Makalemin son kontrollerini yaptığım dakikalarda haber siteleri ÖSYM’nin bu seneki Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sonuçlarını açıkladığını duyuruyordu. Yıllarca süren çabanın sonuçlarını öğrenebilmek için bilgisayarlarının başına geçen gençlerin heyecanını tahmin edebiliyordum.
Geleceklerini, girdikleri genel katılımlı sınavların belirlemesi ve ister istemez katıldıkları yarış, genç yüreklere bazen haddinden fazla sorumluluk yüklüyor. Sınav sonuçlarına göre yapılan bölüm tercihleri ise gelecekte sahip olacakları meslekleri daha da açık söylemek gerekirse geleceklerini belirliyor.

Burada seçimi gerçekte kim yapıyor ? Gençlerimiz mi, aileleri veya akrabaları mı, rehber öğretmenleri mi?..

Bir üniversite adayının bugünlerde yaşadığı ikilemi ve duygularını sizlerle paylaşmak istiyorum. İşte tercihin şafağında Araf’ı yaşayan ve kararsızlığının üstesinden gelebilen adayımızın hikayesi...

“Rehberlik bölümünün seminerinden sonra birkaç arkadaş Ortaköy’e gitmeye karar vermiştik. Üniversite sınavı gerçeği ile yüzleştiğim ilk andan itibaren pek çok kez doğru tercih yapmanın kolaylıkları, tercihler, sıralamalar vb. konulu seminerlere katılmış veya birebir olarak rehberlik birimi ile görüşmüştüm. Beklenen gün gelmişti. Artık bu konuda kesin kararımı vermem gerekiyordu ama bunu nasıl yapacaktım bilemiyordum.

Durmadan farklı olasılıkları düşünüyordum. Deniz kenarındaki bir banka oturduktan sonra Boğaz’dan geçen gemilere baktığımı hatırlıyorum. Kendimi o kadar çok kaptırmışımki arkadaşlarımın bana seslendiğinin farkına bile varamamıştım.

Birkaç gün sonra açıklanacak olan üniversite sınavı sonuçlarına göre hepimiz tercihlerimizi yapacaktık. Bütün sıkıntım da bundan ibaretti aslında. Peki bu kadar büyütülecek olan neydi ? 13 yıldır sürdürdüğüm öğrenim yarışında bir sonraki aşamaya geçmek için önümde sadece bir tek engel kalmıştı: LYS sonuçlarına göre tercih edeceğim bölüm... Ben tercihimi çok uzun bir süre önce yapmıştım. Yalnızca ailem bunu bilmiyordu. Sürekli olarak ailemin ve yakın çevremin bana gösterebilecekleri olumsuz tepkinin ne ölçüde olabileceğini düşünüp duruyordum.

Özellikle son iki senedir sınava hazırlanmak için disiplinli bir şekilde çalışıyordum. Başarılı olacağımdan hiçbir zaman şüphem olmamıştı. Bu sene ki sınavlarda yaşanan olumsuzluklar karşısında bile moralimi yüksek tutmaya çalıştım. Benim için sınavdan sonrası daha önemliydi. Çünkü gelecekteki hayatımı tercih edecektim!

Gece eve döndüğümde annemi televizyonun karşısında beni beklerken buldum. Acaba konuyu önce anneme mi açmalıyım diye aklımdan geçirdim ama sonra vazgeçtim. Annemle babamın birlikte olduğu bir an konuyu açmalı ve herşeyi anlatmalıydım. Televizyonda kanallar arasında geçiş yaparken birden ekrandan geçen alt yazıya odaklandım. Artık ilkokullara kayıt işlemi otomatik olarak gerçekleştirilecekti. Eskiden olduğu gibi veliler kayıt işlemlerinin peşinden koşmak zorunda değildi. Birden yedinci yaş günümü hatırladım. Ama ne gündü...

O günün sabahı ailenin bütün büyükleri bizde toplanmıştı. Artık büyüdüğümü ve okula başlayacağımı konuşuyorlardı. Okula gidecektim ve büyük bir adam olacaktım. Büyük adam olmak ne demekti ? Bir anlam verememiştim.

Kayıttan sonra okulun yakınlarındaki kırtasiyeden bir çanta dolusu boya kalemi, defter ve kalem almıştık. Önceleri sırtımda taşımak için hayli istekli olduğum o çantanın yıllar boyu omuzlarıma yükleyeceği sorumluluğun farkında bile değildim :)

Sabahki tüm randevularını iptal ederek okulun açılış törenine katılan babamın bahçedeki halini unutamıyorum. İşine aşkla sarılan tecrübeli doktor gitmiş yerine bir bambaşka birisi gelmişti. O kadar heyecanlıydı ki hep aynı şeyi söylüyordu: ”Evladım okuyacak büyük adam olacak.” Babamı şimdilerde çok daha iyi anlamaya başladığımı düşünüyorum. Ama galiba onun ve benim büyük adam imajlarımız biraz farklı.

Ortaokul sıralarında herkes için boş vakit geçirmekten başka bir anlamı olmayan resim derslerini daha çok sevdiğimi ve çizimlerimin gün geçtikçe güzelleşmeye başladığını farkettim. Bir veli toplantısında resim öğretmenimiz anneme ve babama bu konudaki yeteneğimden bahsettiğinde annem çok fazla yorum yapmamış, babam ise kendisinden beklenilmeyen bir şekilde bu alana yönelecek olursam ilerde aç ve parasız kalacağıma dair bir yorum yapmıştı. Çizimlerim ile başarılı tasarımlara imza atarak adından söz ettiren bir mühendis olmamı istediklerini duyduğumda donup kalmıştım. İlk defa o zaman bu durum karşısında ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Lise son sınıfa geçtiğimde ise gelecekteki mesleğim ve işim hakkındaki görüşlerim kesinleşmişti. Gönlümde yatan konuda öğrenim görmek ve geleceğimi bunun üzerine kurmak istiyordum. Beni bugünlere kadar yetiştiren aileme karşı bir suç işleyip işlemediğimi hatta onlara ihanet edip etmediğimi de düşünmedim desem yalan olur.

Üniversite sınav sonuçlarının açıklanacağı günlerde güzel sanatlar fakülteleri yetenek sınavları için başvuruları kabul etmeye başlayacaktı. Gerçekten bekleyecek vaktim yoktu. Ailemle konuşup herşeyi anlatıp ya onları bu konuda ikna edecektim ve yetenek sınavlarına girecektim ya da hiçbir şeyi belli etmeden hem sınav sonuçlarına göre tercih yapacak hem de gizlice yetenek sınavlarına katılıp onların sonucuna göre hareket edecektim. Bunca zaman neden onlarla konuşmamıştım ? Neden korkuyordum ? Yoksa konuşmak mı çok zor gelmişti bana. Çocukları için kurdukları sanal geleceğe gerçekmişçesine sıkı sıkıya bağlı olan anne ve babamın hayallarini yıkmaktan mı korkuyordum bilemiyorum.

Sonucu ne olursa olsun kendi miladımı yaşamalıydım. Daha fazla düşünmenin gereği kalmamıştı. Bu düşüncelerle yastğımla buluştuğum gecenin sabahında dünya benim için yepyeni bir güne uyanacaktı...”
 
* Bu makale 25 Temmuz 2011 tarihinde Yenibiris.com İş Rehberi Bölümü''nde de yayınlanmıştır.
Positive SSL