Yazan: Laurel BOSSEN
Çev: Ayşe Hilal TUZTAŞ*
Kalkınmada kadının rolü, Boserop''un 1870''de ortaya koyduğu dönüm noktası niteliğindeki "Ekonomik Kalkınmada Kadının Rolü" adlı kitabına kadar geniş kitlelerce farkında olunmayan bir husustu. Kitap dünya çapında kadın için kalkınmadaki ciddi ihmalleri ve olumsuz neticeleri ana hatlarıyla ortaya çıkarmaktadır. Arkasından pek çok antropolog ve kalkınma uzmanları ekonomi öncesi ve sonrası endüstri ekonomisinin geleneksel olarak kurumlara ve cinsiyete bağlı iş gücü dağılımına olan etkisini test etmeye başladılar.
Endüstri öncesi toplumlardaki ekonomik kalkınma ve kapitalist yöntemlerin piyasada borsada sunulmaya başlanması, özel mülk, sermaye birikimi ücretli işçi rekabeti bize kadın ve erkeğin ekonomik pozisyonları arasında gittikçe genişleyen bir aralığın olduğu çağrışımını yapmaktadır.
Kalkınmada eşitliğin dağıtımı karmaşık bir yapıdır. Çünkü çok farklı boyutlarda ekonomik faydalar ölçülebilmektedir. Bundan başka nadiren tek standart değerle geçinmeden nakit paraya ziraiden endüstriyel şehir ekonomisine geçiş baştan başa test edilebilir.
Kadınların pozisyonlarındaki iyileşme mi yoksa toplumdaki erkeklerle olan bağı reddetmek mi, kadınların ve erkeklerin ekonomik menfaatlerinde bu son yüzyılda mutlak manada genel bir iyileşmenin olduğu görülmektedir. Kalkınmadaki bazı yararlar sağlığa ve nüfus büyümesinde ilk ve ileri tahsile geniş katılıma ve materyal birikiminin gelişmesine de kaynaklık teşkil etmiştir. Bu gözlem kesintisiz ilerlemeye delalet etmediği gibi felaket getiren savaşları görmezlikten gelme anlamına gelmez; çünkü açlık, kıtlık ve yöresel hastalıklar, sefalet dünyanın farklı yerlerinde varlığını sürdürmeye devam etmektedir.
Gelişen kapitalist ekonominin faydalarına rağmen, ekonomik kadın ve erkek statülerindeki ölçülmüş rakamlar cinsler arasında işe ulaşma, ücret ve maaşlarda, aile sorumluluklarında başarılı değildi. Aynı şekilde sosyalist ülkeler ekonomik eşitliği belirlemek için, pek çok taahhüt ve ekonomi üzerine geniş bir alanda devlet kontrolü sağlarken cinsiyete bağlı ücret farklılıklar mı, iş ayırımını ve hem ev hem de kamu işlerini göğüslemiş kadınları yani cinsiyet ayırımını yok etmekte başarılı değildi. Her iki sistem seklinde de kadınlar başlıca devlet sektörlerinde endüstri, politika,askerlikte bulunuyordu, geri kalan dallarda azdı. 3.Dünyada kapitalist gelişme çok düzensiz cinsiyete, dine ve sınıfa bağlıydı.
Tam anlamıyla kadınlar mutlak kazancı olan işlerde deneniyor, ama erkekler kadınlara göre daha fazla tercih ediliyordu.Gelişen ortak görüşe göre koloniler veya pazar ekonomisi adı altında kadınların ödüllendirilmesi ya da eşit katılımda gelişme söz konusu olmamıştır.
METODOLOJİK SONUÇ
Son on yıldır bazı antropologlar ard arda gelen ekonomik değişmeleri, gelişmekte olan ülkelerdeki kadınlar üzerinde sınamaya başladılar ve bu konun uzun süre farkına varılmasına izin vermeyen metodolojik problemleri analiz etmeye başladılar.Kadınların yaptığı pek çok iş uluslar arası ekonomik incelemelerde etkili bir öneme sahip değildi. Bunun bir sebebi, yapılan işin ölçülememesi ve sonuçların görünmez oluşuydu ve kadınların evde ve informal sektörlerde çalışmaları resmi sektördeki kadar kesin bir katılma ve üretkenlik hesabının yapılamamasıydı. Resmi olmayan (informal) sektördeki işler sık sık ara verilen, sezonluk, seyyar, küçük çapta aile ve bireysel ekonomik aktivitelerdir ki, diğer aile işletmeleri ile birleşmişte olabilirdi. Ayrıca evde yapılan ürünleri, sokaklarda seyyar satılan ve marketlerdeki yiyecekleri, özel ev hizmetçiliğini ve tarımda mevsimli ücret işçiliği de kapsar.
Resmi nüfus sayımı görevlileri tüketilen zamanı bulup sınıflandırması zor olsa da değiştirilebilir, güvenilir verileri kaydedip ekonomik sektörlere dağıtırlar. Mesela nüfus sayıcıları eğer nüfusun yalnızca günlük ve haftalık işlerini kaydetselerdi, bu, kadınların yaygın sezonluk çalışmalarını tamamıyla göz ardı etmek demekti ki yoğun hasat döneminde nüfusun çalışmaları doruğu çıkmaktadır. O zaman sezonluk çalışanları sınıflandırma problemi ortaya çıkabilir. İşveren olan, olmayan, tam veya yarım gün çalışan, bir mesleği olan veya birkaç mesleği olan gibi. Erkekler ekonomik ev halkının başkanı varsayılmakta ve ekonomiyi temin etmekte, informal meslekler genellikle iş gibi görünmektedir. Oysaki kadınlar için durum tam tersidir. Uzun dönemli değişik metotlar kullanarak kadınların rollerini birinci elden gözlemleyen antropologlar kadınların ekonomik aktivitelerde ve mesleklerde ulusal sayımlardaki kaydedilenden çok daha yüksek derecelerde olduğunu tespit etmişlerdir.
Bazı antropologlar kalkınma ekonomistlerini ekonomik işlerde geniş sınırlar arasında bilgi toplamadaki ihmalleri için ve bu nüfus bilgileri ile istatistik verilerin gelişmekte olan ülkelerde kabul etmeye değer bir doğruluğa sahip olduğunu safça farz ettikleri için ses getirecek şekilde kritik ettiler. Kadınlar için kavramlarda ve metotlarda değişimler başlamıştı.
Çok geniş geçerliliği olduğu kabul edilen lider kavramı -ev üretiminde uluslar arası karşılaştırılabilir veri toplamanın uygun kestirme yoludur- meydan okuyarak ekonomik üstlenmelerdeki cinsiyeti ve aile sistemlerinin uygunsuz gelişmesine yardım etmekte ve işlerdeki kadın rollerini, tüketim ve diğer batılı olmayan toplumlardaki görülen organizasyonları yanlış anlatmaktadır.
Bu lider kavramının kullanılması kadının ekonomideki rolünü kesin olarak azaltmaktadır ve onları ekonomide birinin yardımına muhtaç olarak sınıflandırmaktadır, (sık sık ev hanımı kelimesi etiketlenmektedir) ve maddi açıdan bağımsız verimlilikleri, yöneticilikleri ve başka kültürlerde gerçekleştirdikleri ticaret ilişkileri görmezlikten gelinmektedir.
Sonuç olarak kalkınma programlarında içinde bulunan durum hatalı ve etno-santrik düşünceyle, eğitim, teknoloji ve erkeklerin becerikliliği şeklinde sebeplerle erkeklere uygun olarak algılanmaktadır. Bu gidişatta bütün çarkların ortasına erkeği koymak, cinsiyetler arası ilişkileri tamamen değiştirir. Aynı zamanda ev reislerinin menfaatleri sık sık yanlış bir biçimde diğer aile üyelerinin menfaatleri olarak farz edilir.
İlerlemiş, kusursuz kalkınma enstitüleri kooperatifler gibi organize edildiğinde kadın ve erkekler arasında. Otoriter ilişkiler kurar bu sayede koperasyonu azaltır. Venema Senegal''de tarım kooperatifi olan bir köyün üyelerinin %99''unun erkek hane reisi olduğunu aktarmaktadır. Kadınlar hala kendi tarlalarında çift sürmekte erkeklerin bağlı olduğu kooperatif üyelerine tohum kullanmada gübreleme ve mekanik tarım aletlerine (daha yüksek verim almak için) yardımcı olmaktadırlar. Kadınlar ekini toplayıp fiyatın belirlenmesi ve paranın aile başkam erkeklere ödenmesi için kooperatife teslim ediyorlar. Venema şu konuya dikkat çekiyor. Ödeme gününde erkeklere paraya çevrilen kağıt veriliyor. Çünkü kadınlar okuma yazma bilmiyorlar ve Venema''nın duyduğuna söylentiye göre de evin reisi karısına bu paranın bir kısmını vermektedir, belki de asılsız.
Bu kritiklerin sonunda sosyal ve ekonomik verilerde fikir birliğinin olmaması cinsiyet ayrımını aratmıyor. Bu aktüel saha metotlarında Hil Fin yaptığı gözlemde şöyle der:
Üç taraflı konuşmalarda evlenecek çiftleri ve istatistiksel araştırmaları içine alan kadının ekonomileri hakkındaki bilgilerin güvenilir bulunmamasından çok evin reisi olan erkekler tarafından yapılan baskılar ki bunlar çoğunlukla ön yargılı yada ilgisizdir. Bunun sonucunda kadınlarda susmak durumunda kalmaktadırlar.
Belki bazı araştırmacılar kadınlara araştırmalarda yer verseler ama aile reisi erkek çalışmaya dahil olmak isterse kabul edilmeyecektir. Genel olarak nüfus sayımlarında mesleki istatistiklerde düşük bir orana sahip olan kendi tarlasında çalışan kadınlarla yapılacaktır.
Antropologlar bu durumlar için hangi bilgileri biriktirmekle güvenilir sonuç alınabileceği tanımlamaya çalışırlar. Eğer inanç ve güven bireylerle ilgili olursa ekonomik verileri toplamada noksan bilgileri kullanırsa toplanan verilerin kalitesi artar.
Kapalı ekonomik aktivitelerdeki isteksizlik kültürel ve güç değişimleri kadınlar için büyük ölçüde beslenen şüpheler dolayısıyla olmaktadır. Ayrılmaya şunlar dahil
1-Kadın -erkek arası etki sahası,
2- kadın ve erkek arası kabul etmeye değer iletişim modları,
3- topluluk dışı ve tanıdık bireyler arası,
4- okuyup yazma bilenle bilmeyen arası,
5-Verilen komutları ulusal dilde anlayanla sadece mahalli diyalogla anlayanlar arasında.
Genel olarak kadınların yabancılarla, okuyup yazma ile ulusal dili konuşmada erkeklerden daha az tecrübeleri (deneyimleri) vardır. Topluma temel olan kadın çalışmaları ispat etmektedir ki kadınlar hakkında pek çok makro nüfus bilgisi çok eksik ve hatalıdır.
Son yıllarda gelişmekte olan ülkelerde kadınların ekonomik kalkınmalarını ve devam eden cinsiyet ayırımı problemlerini aydınlatmaya yönelik çalışmalar yayılmaya başlamıştır. Antropologlar şimdi kadınların ziraatteki ekonomik yardımlarındaki değişimi yüksek, teknolojik endüstrileri, ev endüstrisini pazar ve informal memuriyetleri, göç işçiliği, ev hizmeti ve kadının (tesadüfen dünya ekonomik pazarında bulunan) değişik kültürel geleneklerde ki durumlarını incelemeye çalışmaktadır. Bu çalışmalar evvelce hiç not edilmemiş, analiz edilmemiş olan kadının ekonomik aktivitelerdeki geniş sınırlarını ispatlamak içindir. Aynı zamanda ekonomik kalkınmanın anahtar görünüşü olan kadını etkileyen endüstriyel eğilim ve kültürle ilgili yeni problemlerin kaynağını teşhis etmektedir.
Adres vereceğim yeni kalkınma yollan ki kırsal kadınların ekonomik rollerini şiddetle etkilemiştir. Topraktaki kıtlık endüstriyel mallardaki büyüyen gelişmeler, şehirde bildik işlerin değişmesi vs.
KIRSAL KALKINMA - TOPRAK VE MALLAR
Uluslar arası ticaretteki büyüme ve zirai ürünlerdeki ticaret toprak için artan bir rekabeti ortaya koymuştur. Bu ticareti geliştirmiştir. Bazı yerlerde topraklar sürekli yaşamak için değildir, teker teker sahiplenilerek legal olarak sahipli mallar haline dönüşür. Bazıları bireysel ve grupsal olarak adlandırılır ki, bunlar özellikle hakların sömürüsünü göstermektedir. Özel toprak sahipliğini saptama süreci koloni kurallarıyla başlar, bireysel bazı topraklarda geleneksel intifa hakkının olduğu topraklar da bile sonuç olarak kadınların dışlandığı görülmüştür.Bu çalışmaya örnek olabilecek antropologlar Edith Clarke, Polly Hill, Mary Douglas ve diğerleridir. Rogers''in notlarında, kolonik kurallarda sık sık matrilineal ve bilateral miras sistemlerinin erkeklerin mülkiyet haklarını kayırmaya dönüştüğünü söylemektedir.
Bu yöntemi günümüz toprak reformları, ulusal kalkınma, tekrar yerleştirme projeleri devam eder ki, bu hisseli topraklar ailelerini temsil eden erkek bireylere verilir. Benzer bir örnekte, kimi yönetimlerdeki değişen çiftlik hayvan programlannda ortaya çıkmıştır. Örneğin Sahelian''dan sonra sürüler kuraklıktan kınldığında yeni hayvanlar sadece erkeklere verilmekte, kadınlannda kendi hayvanları olmasına izin veren gelenekler göz ardı edilmektedir.
Bütün bunların ötesinde legal cinsiyet ayrımı, ticari ekonomi işlerinde verimli mallan biriktirmede erkekler kadınlardan daha çok kayırıImaktadır. Bir Guatemala örneğinde; ticarileşme geleneksel sorumlulukların sonucu olarak cinsiyet ayırımını büyütmüştür Toj Nam''da oldukça az şehir tüketim malları olan sarp dağlık bir bölgedir. Mayalar hala tarımsal yaşama, ev imalatına bir hayli güvenmektedirler. Pek çok toprak halen patrilineal miras vasıtasıyla erkeğin olmaktadır .Geçen 40 yılda nüfus hızlıca büyümüş ve Toj Nam bu nüfusla iki katına çıkmış ve aynı zamanda kişi başına düşen toprak miktarı yarı yarıya azalmıştır. Arazilerin küçülmesi sonucu bir aileye yiyecek ihtiyacını karşılayacak miktardan daha az toprak düşüyordu. Hala daha tarım alanlarının başlıca sahibi ve kullanıcılarıydılar, topraklarını kontrol eden kimse yoktu. Ve hasılattaki tecrübeler topraktaki mülkün üretimini artırıyordu.
Aynı zamanda ucuz tüketim mallarının emeği koruyucu ev teknolojilerinin sabit bir seviyeye ulaşması, boyanmış iplik, hazır kumaş, hazır ısmarlama elbiseler, dikiş makinaları , motorlu mısır değirmenleri , yörede su boruları ve elektriği etkilemiştir. Bu eşyalar cüz''i bir nakit ile satın alınıyordu. Bunların mevcudiyeti geleneksel olarak kadınlar tarafından yapılan hizmetlerin ve malların fiyatlarında düşmeyi sağlamıştır. Nakiti kullanma böylece artan önemli belirli ekonomik bir kazanç ortaya koymuş ve bu cinsiyetler arası değiş tokuşu etkilemiştir. Topraktan farklı olarak kadınların mallarının artması da istenmemektedir. Aşırı yoksulluk olan bölgelerde bütün kadın ve erkekler düşük ücretli parça başa yapılan zirai işler için göç etmektedirler. Ücret kesinlikle eşit oranda verildiğinde aynı işlerin yapılmasına müsaade edildiğinde kahve ve pamuk haşatında kadınlar erkeklerden daha fazla kazanabilirler. Bununla beraber küçük çocuklardaki ciddi sağlık riskleri kadınları göç etme konusunda vazgeçirmekte ve kadınlar daha az iş almaktadırlar. Sadece resmi memuriyet için bazı fırsatlar yüksek oranlı ödemelerde Maya erkeğine uygun gelebilir. Ancak bu tek fırsat değildir, gelecekte belli değil. Maya kadını için açılacak resmi bir sektör olabilir. Bu durumda geniş pazar katılımının birkaç değişik yönde kadın ve erkeğe tesir etmesi beklenebilir.
Kalkınmanın çeşitli karakterlerini toprak azalmasındaki artış, ticari ürünlerin ev ürünleriyle yer değiştirmesi kadın ve erkek arasında formel işe giriş farkları ekonomideki önemi kadın ve erkeğin katılımlarıyla değişmiştir. Bu değişimlerin evlilik geleneklerini de etkilediği görülmüştür. Örneğin, Hindistan''da yaygın olarak gelinden drahoma alınır düşüğünden yükseğine kadar bir çok istek gözlenmiştir.
Evlenme sonucu gelinin serveti gelin ailesinden damadın ailesine geçer ve drahoma sayesinde gelinin ailesi damadınkine destek olmaktadır. Bu çeşit ödemelerin büyük bir bölümü kültürel değerlerin ekonomideki cinse dayalı paylaşımlarıdır ki kadın tarlada çalışıyorsa gelinlik masraflarını kendisi karşılamış olur. Eğer erkek çiftçi ise (özellikle kendi tarlası varsa) kendine drahoma getiren kadını tercih eder.
Kırsal alanda toprak sahibi erkeklerin şüphesiz değeri büyüktür. Hindistan''daki nüfus artışı da bunu kanıtlamaktadır. Şehirde eğitimi yüksek erkekler yüksek maaşlı işleri muhafaza etmede daha avantajlıdır. Kadının pazar ekonomisine katılımları bir hayli kısıtlanmış, yürürlükteki nüfus ölçümlerine göre, 1960-1980 arasında kadınların nüfus oranı %44''den %41''e düşmüştür. Kültürel olarak ailesi ile yaşayan kadınların devlet sektöründe çalışmasından çok ev hanımı olması beklenir. Bu yüzden yeni tüketim mallan almak için kadınların kazanç üretmeleri kendilerine zor fakat ev halkına cazip gelmektedir. Kadınların ekonomik özgürlüğünün erkeğin malı ve kazancı üzerinde kendi zayıf pazar pozisyonlarını dayanıklı tüketim mallan istemeleri ve evlilik çağına geldiklerinde erkeklerine drahoma bağışlaması anlamına geliyor. Eğer yüksek drahomalar söz konusu ise kadınlann erkeklere bağlılığı dinsel bir yayılım, artan bir kuvvet gibi görünür.
Eğer Hindistan''lı kadınlar şehirdeki maaşlı işlere yönelir, veya miras kalan topraklardan ya da diğer mallardan eşit pay alırsa kadınların değeri artabilir. Hala daha bazı gruplar kızları için drahoma ödemektense onları bakımsız bırakarak ölmelerine neden oluyorlar Bunun sonucunda Hindistan''da bazı bölgelerde kız oranının azaldığı görülmektedir. Ulusal cinsiyet oranında 1901 de 1000 erkeğe düşen 972 kız, 1981''de 935''e düşmüştür. Bundan dolayı kızları için drahoma ödeyen aileler kızlarını evlendirmenin zor bir görev olduğunu ve damatların altından daha kıymetli olduğunu söylemekteler. Çünkü Hindistan''da erkekler her şeyden kıymetlidir. Bu yüzden Hindistan''ın kalkınan ekonomisinde erkekler tercih ediliyor ve kadınlar büyük bir handikap oluşturuyor. Market ekonomisini yükselten yol, el ürünü pazarını kamçılamakta aynı zamanda kırdaki mal üretimini de.
Cook''un Meksika Oaxaca ''da ulaştığı bir vadideki kadınlann kırsal ev endüstrisindeki el emeği ürünlerindeki çabalarını anlatır. Kadınlar çok az miktarlar için çalışır ya da erkekler tarafından elde edilen kapitalde ücretsiz halde sorumluluk taşırlar. Genelde kadınlara bütün günlerini diğer sorumluluklanna tercih ederek birisi yanında işçilik yapmak pek de çekici gelmemektedir.
Birkaç örnekte, uluslararası turist pazarlarında el hünerleri için istenen yüksek fiyatlar, Cook, erkeklerin kadınlann yaptığı geleneksel ürünlerden dokuma gibi uzun zaman alan mallarını alarak daha uzak şehir merkezlerindeki pazarlara götürüp daha yüksek fiyatlar istediklerini görmüştür. Çocuk bakımı ve ailenin belli ihtiyaçlarını karşılamadaki ortak sorumluluklar kadını eve bağlayıp sürekle dokuma yapmasını sağlarken erkeğin de sık sık yolculuk ederek bunu daha iyi marketlere götürmesini sağlar. Belki de kadınlar ulusal dillere , eğitime , yabancı dillere ve büyük şehir kurallarına erkeklerden daha az açık olduklarından kendi mallarını pazarlama teşebbüsü azdır.
GÖÇ VE ŞEHİR KALKINMASI
Kırsal alanda ekonomik kalkınmanın kadınlar için başka bir sonucu da erkeğin çalışması için yolculuk yapma gereği veya ekstra ev ticareti, ziraat veya endüstriyel işçilik dallar için göç etme durumudur. Aileler ulusal ve uluslar arası iş pazarlarının teşebbüsleri ile dağılırlar. Bu da genellikle erkeğin madencilik, büyük çiftçilik ve endüstriyel işler için göç etmesi şeklinde olur ki, bu sırada kadınlar çocuklarının büyütmek, onları beslemek için hayatını kazanmak durumunda kalırlar. Göç eden erkekler böylece para tasarruf etmek için güçlü bir verime ulaşır ve bu parayı ya toprağa ya da yeni tarzda şehir girişimlerine yatırırlar.
Erkekleri üretimden, çocukları formal eğitimden çekmek kadınları büyük sorumluluklarla baş başa bırakmak demektir ki, tarlada çalışmak, hayvanlara bakmak,evin bütün yönetimiyle ilgilenmek anlamına gelir.
Bununla beraber erkeğin resmi işleri bütün ev halkının nakit kazancıdır. Kadınlar bu gelirden çok az faydalanabilirler, talepleri de azdır. Pay söz konusu değildir, kadının eline para geçmez. Bazı örneklerle kadınların endüstri ücretli işçiliğini tercih ettikleri görülmektedir. Bununla beraber kadın bir endüstrinin bu kollarında erkeklerin kabul edeceğinden daha az ücrete çalışmaktadırlar.
Meksikalı kadınların çilek ihraç endüstrisinde ve sınır elektronik endüstrisindeki çalışmaları 19.yy in erken zamanlarında New-England''daki kadın tekstil çalışanlarıyla benzerlik gösterir. Bu kadınlar karşı konulmayacak kadar genç, bekar ve kendilerini geçindiremeyecek kadar az para kazanırlar. Bu Meksikalı işçiler evlenene kadar annelerinin yanında yaşayıp sonra işi bırakırlar. Halbuki 19.yy da New-England''da genç kadınlar ahlaki davranışların dikkatle denetlendiği yatakhanelerde kalıyorlardı. Gerçek şu ki, bazı gelişmekte olan ülkenin kadınları ülkelerindeki az maaşlı işlerden dolayı başka ülkelere göç etmek istiyorlar. Bu uzun süreçte kadınların çoğu endüstride çalışmakla evlenmek konusunda tercihe zorlanıyorlar.
Modern şehir ekonomilerindeki gelişme dar bir sınırı olan yeni mesleki tercihlerle kadınlar için modern sektörde, işler vardır. Ama çocuk bakımı ve sosyalizasyonunda zorlamalar bu durumu değiştirmektedir. Gelişen ekonomilerde şehir- hizmet- sektör işlerinde kadınların çalışması için geniş bir isteklilik vardır. Bu sınır informal ev hizmetlerinde ve piyasada iş için daha önemli kaynaktan eğitimsiz şehir kadınlarını daha resmi beyaz yakalı işler için öğretmenlik, hemşirelik, sekreterlik- bütün gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde eğitilmektedirler. .Kadınlar bazı mesleki gettoları eğitim seviyesindeki yükselişle kırmışlardır. Buna mukabil girebilecekleri meslek sınırlı kalmıştır. Ve kazandıkları ücrette erkeklerden azdır.
Gelişmiş ülkelerdeki pek çok araştırma göstermektedir ki, erkekler çeşitli resmi, yüksek ücretli meslekler elde etmede daha avantajlıdırlar. Özellikle kadınlar düşük kazançlı hizmet sektöründe istihdam edilirler ki, burada şiddetli rekabet gözlenmektedir.
Kadınlar genç ve bekar olduklarında ev hizmetlisi olarak veya çok seyrek olsa da biraz iyi eğitimle ağır endüstride fabrika işçiliği elde edebilirler. Kadınlar için küçük çocuk varsa bu avantajsız bir durumdur. Çünkü çocuk bakımına uygun çok az şehir işi vardır. Kadınlar böylece daha çok serbest işlerde yığılmakta, şehir marketlerinde perakende sebze satmakta ve bu esnada çocuklarına bakabilmektedirler.
Guatemala şehrinde Latin Amerika''nın bir çok yerinde olduğu gibi o kadar çok kadın vardır ki, ev ekonomileri için yerlerinden ayrılıp çalışmak için şehirlere göç ediyorlar. Bu kadınlar savunmasızdır. Hemen hemen hiç sermaye biriktiremezler ve kendi tasarrufları yoktur. Çocukları tarafından engellendiklerinde mal-mülk paylaşımına katılmakta, güçlü bir teşvik gösterirler. Özel ve umumi yerlere izinsiz girip yerleşen kimseler birleştiğinde "istila" toprağı ve evleri kazanç için kullanarak, başka araziye yerleşip şehrin sokaklarında kira ve vergi ödemeksizin mallarını satarlar. Öyleyse onların yoksulluğu kesinlikle cinsiyetten değil, çünkü bütün yeni organizasyondaki bütün cinsiyetlerdeki çocukları etkiler, çocuklar mirassız, gelirsiz doğarlar.
Kadınlar resmi, gerçek mülk haklarından yoksunlar. Onlar yeni şehir işlerinin riskleri için nakiti ve krediyi yükseltmek için zor şartlar altında çalışıyorlar ve onlar şahsi informal serbest işlerini muntazam olarak yayma teşebbüslerinde erkeklerden daha sınırlı bir gelire sahipler.
Modern endüstriyel ekonomilerde çocuk bakımı sorumluluğu ve ev işleri kadınlar için zorlama olmaya devam ediyor. Böyle olmasına rağmen, ölçüler değişiyor. Aileler az çocukları olsa da, ona çok zaman ayırıyor ve eğitimi için para yatırıyorlar. Anne babadan gelmeyen beslenme ve çocuk bakımı alternatifleri ise çoğalıyor. Günlük bakım evleri ve halka açık okul sistemleri pek çok kadının tam gün işlerde çalışmasını mümkün kılmıştır. Bu sayede çocuk bakımı kesintiye uğramayacaktır. Fakat geçerli olan geleneksel cinsiyet değerleri, cinsiyete bağlı iş imkanları kadınların hareket kabiliyetini zorlamaktadır ve hala erkekler hareket kabiliyeti olan işlere tercih etmekte, çalışmasına engel olunmamaktadır. Kadınlar için genel mecburiyetler kabul edilebilecek çalışma gününün uzunluğunu etkilemektedir. Beraberinde emek koruyucu ev teknolojisindeki kalkınma ve ev hizmetlerindeki standardı artırma ve ev işlerindeki zaman tüketimi hala büyük ölçüde kadının sorumluluğundadır. Bu sebeple Minge ve Rothstein''ın belirttiği gibi endüstri toplumuna geçiş sürecinde kadınların payına düşen ev işleri diğer aile fertlerinin formal iş ve ev dışı eğitim aktivitelerine nazaran artacaktır. Büyük ölçekli, ehliyetli modern endüstriler ve merkeziyetçilik için ihtiyaç duyulan kurumlar aile sistemi üzerine derin bir etki yapar. Üretim ünitesi olan ailenin zayıflaması ve paylaşılan paradaki eşitsizlik modern ekonomilerde boşanma oranlarım artırmıştır. Evlilik hayatı ve ebeveyn sorumluluklarındaki değişiklikler evliliğe ait mallar üzerindeki istek kadınların market ekonomisindeki pozisyonlarını aile içinde ekonomik destek ve güvence sayılamadıklarından beri iyileşmiştir. Bir köylünün bir şehirliye göre boşanmaları karşılaştırıldığında şehirli kadının ekonomik özgürlüğü sayesinde daha kolay ve gerekli görerek boşandığını görüyoruz.
Antropologlar başka kültürlerdeki kadınların ekonomik kurallarına ait bilgi bulmak istediklerinde sık sık kadın ve erkek için gelişen dünya pazarında ve ekonomik endüstrilerde farklı kompleks etkilerin olduğunu göreceklerdir. Bu hususta kadınların işe girmesi, imkanlar eğitim ve teknoloji, çocuk bakma mecburiyeti kadınların çocuk bakımı performansını etkiler. Bu mücadele gerçektir. Kadınlar daha resmi işlere ve daha çok ekonomik bağımsızlığa erişmek için daha az çocuk tercih ediyorlar. Kadınlann ekonomik dezavantajları, az iş fırsatı, tek taraflı ve dengesiz çocuk bakımı sorumluluğu sonunda yeni nesillerin oluşumunu etkilemektedir. Nesiller arası akrabalıktaki değişimler için ekonomik kalkınmadaki cinsiyet rolüne çok dikkat etmek gerekir. Eğer kalkınmayı devam ettirmek için etkili plan ve nüfus dengesinin her zaman vuku bulması isteniyorsa. Bununla beraber bazı ekonomistler, antropologlar ve kalkınma uzmanları cinsiyet farkını göz ardı etmeye devam edebilir ama kadını ekonomik analizlerden ve ekonomik planlardan dışlayan adet alan görüşü haklı çıkarmak giderek zorlaşacaktır.
*Sosyal Antropolog (MA)