İnsan kaynakları deyimi örgütlerin hedeflerine varmak amacıyla kullanmak zorunda oldukları kaynaklardan biri olan "insanı" ifade eder. İnsan üretim sürecinin hem olmazsa olmaz nitelikteki bir parçası hemde üretimin aynı zamanda hedefidir. Örgütün bünyesinde bulunan insan gücünü kapsadığı gibi örgütün dışında bulunan ve potansiyel olarak yararlanılabilecek iş gücünü ifade etmektedir.
Sektörel bazda meydana gelen yeniliklerin temelini her ne kadar teknik ve yönetimsel kaynaklı konular oluştursa da bunlar sonuçta ilgili kurumun personeli tarafından yürütülmektedir. Günümüzde kurumlar en önemli değerlerinin insan gücü özellikle de nitelikli insan gücü olduğunu farketmiştir. Kurumlar artık fonksiyonundan hiçbirşey kaybetmeyen tek şey olan insanı yeniden keşfettikten sonra en değerli varlıkları olan bu değerli gücün nasıl değerlendirilip irdeleneceği üzerinde durmaya başladı. Bu noktada ise bir tek terim karşımıza çıkıyor: İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
', 'İnsan kaynakları deyimi örgütlerin hedeflerine varmak amacıyla kullanmak zorunda oldukları kaynaklardan biri olan "insanı" ifade eder. İnsan üretim sürecinin hem olmazsa olmaz nitelikteki bir parçası hemde üretimin aynı zamanda hedefidir. Örgütün bünyesinde bulunan insan gücünü kapsadığı gibi örgütün dışında bulunan ve potansiyel olarak yararlanılabilecek iş gücünü ifade etmektedir.
Sektörel bazda meydana gelen yeniliklerin temelini her ne kadar teknik ve yönetimsel kaynaklı konular oluştursa da bunlar sonuçta ilgili kurumun personeli tarafından yürütülmektedir. Günümüzde kurumlar en önemli değerlerinin insan gücü özellikle de nitelikli insan gücü olduğunu farketmiştir. Kurumlar artık fonksiyonundan hiçbirşey kaybetmeyen tek şey olan insanı yeniden keşfettikten sonra en değerli varlıkları olan bu değerli gücün nasıl değerlendirilip irdeleneceği üzerinde durmaya başladı. Bu noktada ise bir tek terim karşımıza çıkıyor: İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ
İnsan kaynakları yöneticileri çalıştıkları işletmelerin misyon, vizyon ve örgüt kimliklerini belirlemede; işletmelerin kuvvetli ve zayıf yönlerini, ulaşılmak istenen hedefleri ve bu hedeflere ulaşmada uygulanacak stratejiyi/programı ortaya koymada kilit noktadadır. Bu bağlamada önemli olan sistemi işletecek olan dişlilerin seçimi yani personel açığının belirlenmesi, uygun personelin seçimi, işletmeye yerleştirilmesi ve yetiştirilmesidir. Personelin mevcut potansiyelinden en üst düzeyde yararlanarak kurumun diğer kurumlar arasında önde giden bir görünüme sahip olmasında söz konusu departmanın rolü küçümsenmemelidir.
Bir sosyal antropolog niçin insan kaynakları yönetimi alanında çalışmalı veya faaliyet göstermeli diye düşündüğüm zaman aklıma gelen ilk neden bu olmuştu. Bizler antropoloji yaparken elimizde bulunan tek unsur insan yaşamıdır. Kadın veya erkek, beyaz veya zenci, hangi kıtada/ülkede yaşarsa yaşasın önemli olan bizim için insanın varlığıdır. Değerlerimiz insan ve insan yaşamı üzerine kurulmuştur. Saha deneyimine sahip bir antropolog olarak edindiğim izlenimler yaşamımızın bir sistemi olduğunu ve bu sistemin her zaman her yerde değişmeden işlediğine yöneliktir. İnsanlar her nerede yaşarsa yaşasın. Gruplar olarak hayatını sürdürmektedir. Topluluklar kendi içerilerinde oluşturdukları sistem dahilinde devamlarını sağlayıcı unsurları hayat geçirirler. Küçük bir kabilenin veya bir devletin yönetimi ile bir şirketin yönetimi arasında bu bağlamda bir fark bulunmamaktadır. Önemli olan işleyen sistemdir. Söz konusu sistem mevcut organizasyonlar olarak ortaya çıkar. Yaşamın çeşitli kesitlerini inceleyerek uygulama alanına dönüştüren bizler belki insan mühendisliği olarak nitelendirilen alanda kendimizi gösteriyoruz. Mesleğinin bütün aşamalarında yaşamın sistematiğini inceleyen ve insan yaşamını ele alan bir araştırmacı olarak almış olduğumuz eğitim doğrultusunda "insan kaynakları yönetimi" alanında araştırma yaparak içimizdeki gizli potansiyelin yansımalarının kurumsal kültür içerisinde değerlendirilmesinin gerektiğine inanıyorum.
Bizim için saha bütün dünyadır. Bir antropolog her yerde, her zaman ve her koşulda çalışabilir. (Çalışmaların devamını sağlayacak ortam sağlanabildiği ölçüde.) Günümüzün en çok rağbet edilen sektörü haline gelen insan kaynakları yönetimi alanında yapılacak olan çalışmaların sektör için ilerletici nitelikte olacağı düşüncesindeyim. Bizlere has olan katılımlı gözlem metodundan yararlanarak yapılacak olan araştırmalardan elde edilecek olan sonuçların söz konusu alanının dinamiklerinin yeniden tartışılmasına neden olacağı kanaatindeyim.
İnsan kaynakları yönetimi alanında çalışan en alt seviyedeki personelden en üst düzeydeki personele kadar olan geniş perspektif içerisinde bu alanda yaşanan ve yaşatılan her konunun (insan kaynakları kavramının ne olduğu ve ne olmadığı, günümüzde insan kaynaklarını yükselen bir trend olarak değerlendirip değerlendiremeyeceğimiz, mülakat uygulamalarındaki tıkanıklıklar, personel değerlendirilmesi sırasında yaşanan sosyo-kültürel problemler -işe alım öncesinde ve sonrasında - vb.) Kültürel yapı ile bağlantısı bulunmaktadır. Yaşadığı toplumu gerçekten iyi tanıyan, eleştirel bir yaklaşımla, objektif bir şekilde etüt eden bir insan kaynakları uzmanı emrinde çalışan veya çalışacak olan personelden neyi bekleyebileceğini veya bekleyemeyeceğini çok daha kolay öngörebilecektir.
Bu noktada antropologlar olarak bizler insan kaynakları yönetimi başlığı altında toplanmış olan yeni bir sahanın farklı katmanlarında faaliyet gösterebiliriz. Antropologların ağırlıklı olarak faaliyet göstereceği başlıkları ise bir başka yazımızda ele alacağız.